top of page

Osmanlı’da Ruh Tababeti ve Musikiyle Tedavi

“Üç tarafı kafesli mermerler ile yapılmış bu büyük kubbe altındaki büyük havuzun çevresindeki sel sebillerden berrak su çağlayıp havuza girince¸ fıskiyelerden berrak su¸ kemerli kubbenin göbeğinde nihayet bulur. Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun¸ anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir¸ ihtiyar ve genç doludur. Bazı odalarda¸ ilkbaharda Edirne’nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı âşıklar çoğalıp¸ hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek¸ altın ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp&ced

Osmanlı Medeniyeti’nin saffetini mayalayan iksirler arasında¸ sevgi ve insanlığın mühim bir yer işgal ettiğini ispatlayan mücessem âbidelerden¸ çağını aşan hayal ötesi müesseselerden biri de “Bîmarhâneler”dir.

Bîmar kelimesinin Türkçe karşılığı¸ “ruh hastalığı veya kalp huzursuzluğu”dur. Osmanlı Devleti’nde “Bîmârhâne” veya “Bîmâristân” olarak bilinen müesseseler¸ hastanelere verilen genel isimlerden birisi olmakla beraber¸ özelde “akıl hastaları”nın tedavisi¸ yani “ruh tababeti” için de kullanılmıştır. Bundan dolayı¸ bîmarhanelerde sadece akıl hastaları değil¸ diğer hastalar için de hizmet verilmiştir. Ayrıca çoğu (mesela Amasya’daki) bîmarhane¸ tıbbiye talebeleri için uygulamalı eğitim mahalli olarak da kullanılmıştır.

Hayalleri Zorlayan Ruh Tababeti

Avrupa’da 18. yüzyıla kadar akıl hastaları şeytanla işbirliği yapan “melûn mahlûk” muamelesi görüp¸ ruhuna şeytan girmiş denilerek çok defa diri diri yakılarak vücutlarından şeytan çıkarılmaya çalışılırken¸ Osmanlı’da daha Sultan I. Bayezid devrinden akıl ya da ruh hastaları “insan olarak” kabul edilerek tedavi altına alınmaya başlanmıştır. Fatih Sultan Mehmed devrinden itibaren de bu tür hastaların bakım ve tedavisinde¸ “müzikle tedavi usulüne” başlandığı tarihî kayıtlarda geçmektedir.

Bu noktada¸ ruh tababeti sahasında hizmet etmesi için özel vakıflar tesis eden Osmanlı Devleti’nde akıl hastanelerinin temeli¸ Yıldırım Bayezid zamanında 1399/1400 yılında Bursa’da inşa edilen Dârüşşifa bünyesinde açılan “Bîmarhane” ile atılmıştır. Bu dârüşşifa daha sonra tamamen akıl hastalarının tedavisi için kullanılmış ve 19. yüzyıl sonuna kadar hizmet vermeye devam etmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra ise Fatih Sultan Mehmed¸ kendi ismiyle anılan mahallede¸ 1456’da başlanıp 1470/1471’de tamamlanan Fatih Bîmarhânesini (Bîmarhâne-i Ebul Feth) kurdurmuştur. 1824’e kadar faaliyette kalan Bîmarhâne¸ 80 kubbeli ve 70 hücreli olarak inşa edilmiş; içinde bir başhekim ile 200 hastabakıcının bulunduğu bir müesseseydi. Buradaki hastalar¸ şefkat ve ihtimamla tedavi ediliyor¸ akıl¸ ruh ve sinir bozucu durumlardan uzak tutuluyordu. Hastalar ceviz karyolalarda yatırılıyor¸ her gün mûsıkî dinletiliyor¸ sülün¸ keklik ve bülbül gibi av etleri ikram ediliyor ve hastalıklarına uygun ilaçlarla tedavi ediliyorlardı. Modern psikiyatrinin kurucusu kabul edilen Fransız Jean-Etienne Dominique Esquirol¸ burayı gezdikten sonra “akıl hastaneleri için ancak bir mefkûre ya da ideal olabileceğini” söylemiştir. Bu Bîmarhane¸ 19. yüzyıl başlarına kadar hizmet vermiştir.

Son Yazılar

Hepsini Gör
E-Dergimizin 2025 sayısı çıktı

<p>İslami Psikoloji Yıllık E-Dergimizin 2025 sayısı çıktı 🌿 Elhamdülillah Dergiye aşağıdaki linkten ulaşabilir ve indirebilirsiniz: <a href="https://drive.google.com/file/d/1e28QGqY4KzmmSTHP1O4ERR9Ic

 
 
 

Comments


Dr.Emin AKKAYA Klinik Psikolojik Danışmanlık Merkezi 2025 Tüm hakları saklıdır. www.dreminakkaya.com

bottom of page